On bir Ayın Sultanıydın
Bir Bahar Müjdesi gibiydi gelişin,
On bir aylık yoldan geldin,
On bir Ayın Sultanıydın
Ramazan Bayramı Ne Zaman
Ramazan Bayramı
HiraFM.net
ESSELAMÜ ALEYKÜM VE RAHMETULLAHİ VE VEREKATÜHÜ,
Allah’ın Rahmeti, Bereketi ve Selameti Sizin Üzerinize Olsun
Ramazan Bayramı Ne Zaman
Ramazan bayramı Mayıs ayında kutlanacak Aref günü 1 Mayıs 2022 Pazar.
Ramazan Bayramı 1.Günü: 2 Mayıs Pazartersi
Ramazan Bayramı 2.Günü: 3 Mayıs Salı
Ramazan Bayramı 3. Günü : 4 Mayıs Çarşamba
Ramazan Bayramı
Ramazan bayramı, Ramazan ayından Sonra gelen Şevval’in birinci günü başlar ve üç gün devam eder.
Ramazan ayı orucunu tutmuş olan Müslümanlar, Şevval ayında iftar eder ve bayram yaparlar.
Bu bayrama mahsus ibadetimiz sadaka-i fıtır (fitre) ve bayram namazıdır.
Bu sadaka bayram namazından önce verilmelidir.
islami sohbetçi HiraFM.net
Selam ve dua ile
Selamün Aleykum ve Rahmetullah
Gecelerin en feyizlisi Kadir Gecesidir. Çünkü Kuran-ı Kerim’de adı geçen tek gece Kadir gecesidir. İnsanlık için bir hidayet kaynağı olan son kitap Kuran-ı Kerim bu gecede inmeye başlamıştır. HiraFM.net
Yine bu gecede yapılan ibadet içinde kadir gecesi bulunmayan bin ayda yapılan ibadetten daha hayırlıdır.
27 Nisan Çarşamba Kadir Gecesi. Bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni büyük heyecanla Karşılayan İslam alemi en güzel dileklerini sevdiklerine iletmek için ”Kadir Geceniz mübarek olsun
Kadir Gecesi mübarek Ramazan’ın 27.Gecesidir. İslam dünyası için önemi büyük olan bu gece Kuran-ı Kerim’in Allah tarafından Cebrail melek aracılığıyla Peygamber Efendimize vahi başlandığı gecedir.
Rahmet ve bereket kapılarının sonuna kadar açıldığı duaların ve tövbelerin kabul olduğu bu gecede ibadetlerimizi yerine getirelim. Kadir Geceniz mübarek olsun
Dualarımız, amelimiz makbul hizmetimiz daim olsun, Saadetimiz daim olsun, Kadir Gecemiz Mübarek olsun
Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gece’mizi tebrik eder, hayır ve bereketinden nasiplenmeyi dilerim.
Allah tuttuğumuz oruçları ve ibadetlerimizi kabul etsin. Manen büyük bir ikram olacağı Kadir Gecemizi dolu dolu yaşamayı nasip etsin.
”O gece tan yeri ağarana kadar esenliktir.” (Kadir Süresi) Kadir Gecemiz Mübarek Olsun.
Kadir Gecemizin hayırlara vesile olmasını, İslam alemine barış; insanlık alemine ise hidayet getirmesini yüce Rabbimden niyaz ediyorum..
islami sohbetçi HiraFM.net
Selam ve dua ile
Müslüman Gıybet Etmez, Başkalarının Aleyhinde Konuşmaz
Selamün Aleykum ve Rahmetullah
Müslüman Müslümanın Arkasından kötü konuşmaz İftira Atmaz
Kur’an-ı Kerim’de Müslümanların birbirlerini çekiştirmesi yasaklanmış ve bunun ölü insan eti yemek gibi çok çirkin bir iş ve iğrenç bir davranış olduğu bildirilmiştir. Hayatta olanları çekiştirmek günah olduğu gibi, ölen insanları çekiştirmek de doğru değildir. HiraFM.net
Dinimiz, ölen insanın, kötülüklerini anlatmaktan sakınmamızı ve iyiliklerinizi anlatmamanızı tavsiye eder. Peygamberimiz bunula ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Ölülerinizi güzel hallerini zikrediniz.
Kötülüklerini söylemekten çekininiz..” Müslüman Kimseye iftira atamaz gıybet edemez, Müslüman, sözünde doğru olduğu gibi işlerinde de dürüst hareket eder. kimseyi, aldatmaz. Bu doğru olmanın gereğidir.
-Islak kısmını tahılın üzerine koysan da insanlar görse olmaz mı? Bize hile yapan bizi aldatan bizden değildir.” (120) buyurdu.
Yapmaz; Birinden duyduğu bir sözü diğerine götürmek demek olan koguculuk ,insan arasında açılmasına ve toplumda huzurun bozulmasına sebep olan kötü ve zararlı bir huydur ve dinimizce yasaklanmıştır.
Her Müslüman bundan sakınması lazımdır. Peygamberimiz Şöyle buyurmuştur: ”Çekememezlik, koğuculuk ve ”kahinlik yapanlar benden değildir, bende onlardan değilim.” (121)
”Koğuculuk yapan cennete giremez.”(122)
www.Hirafm.net radyo birbirinden güzel ilahi ,Ezgi ve Sohbetlerimiz için, hiraFM.net radyoda, Kuran-ı Kerim dinletiler, ilahiler, dinle ilgili sohbet dahil olabilecek her konuda, dini sohbetler, hadisler, islamisohbetçi radyomuz winapten dinlemek için tıklayınız
islami sohbetçi HiraFM.net
Selamün Aleykum ve Rahmetullah
Ders Veren Dinî Hikayeler |Ya Allah için Allah Deseydim
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir gün yolda giderken, hiç bir iş yapmadan tembel tembel oturan bir adam gördü. Adana selam bile vermeden yanından geçip gitti.
Dönüştü de Peygamberimiz, yine aynı yoldan geçiyordu. Adam hala aynı yerde oturmaktaydı.
Peygamberiniz bu defa adama selam verdi.
Adam Şaşırdı. Hemen Kalktı ve Peygamberinize:
-Ya Rasulallah! Sız güderken de ben burada oturuyordum, bana selam vermemişsin Fakat şimdi selam verdiniz. Bunun sebebi nedir? diye sordu.
Bunun üzerine sevgili Peygamberiniz Şöyle buyurdu:
– Ben giderken, sen bomboş oturuyordun. Hiçbir iş yapmıyordun. Dönüşünde ise, eline bir çöp almış yere birtakım çizgiler çiziyordun. Belli ki düşünüyordun. Düşünmek de Çalışmaktır. Onun için sana selam verdim
Öyleyse Sevgili Gençler hiçbir zaman boş durmayalım. Küçük te olsa bir takım işlerle. meşguĺ olalım. Hiçbir iş yapmıyorsak, neler yapabileceğiniz ve insanlara nasıl faydalı olabileceğinizi düşünelim. İmkansız ve fırsat bulduğumuzda iyi ve faydalı bulduğumuzda iyi ve faydalı düşüncelerimizi gerçekleştirmeye çalışalım.
www.HiraFM.net
SELAM ve DUA ile
Sahur Ve İftarın Fazileti
Sahurda kalkıp yemek müstehap tır. Peygamberimiz; “Sahurda yemek yeyiniz, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır ” (28) buyurmuştur. Sahur yemeği, oruca dayanma gücü verir. Duaların kabul olduğu vakitlerden biri de sahur zamanıdır. Oruçlu sahura kalktığı zaman, dilekleri için dua etmeli ve Allah’tan günahlarının bağışlanmasını istemeleridir.
Oruç ibadetini tamamlayıp iftar vaktine yetişen kimse, bundan büyük bir Mutluluk ve Sevinç duyar. Tuttuğu orucun mükafatını almak üzere, Kıyamet gününde Allah’ın huzuruna vardığı zaman en büyük Sevinci tadacaktır.
Peygamberiniz (s.a.v) şöyle buyuruyor: ” Oruçlunun iki Sevinci vardır: Biri iftar ettiği vakit, diğeri de Allah’a kavuşacağı zamandır.”(29)
iftar vakti yapılan dualar kabul edilir. Peygamberiniz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Üç kimsenin duası geri çevrilmez, kabul edilir:
1-Oruçlunun iftar vaktindeki duası,
2-Adaletli hükümdarın duası,
3- Mazlumun duası, (30)
Sahur ve iftarın Fazileti Niyet
Kaynak: İslam İlmihali
Selamun aleykum dostlar, birlik ve beraberliğimizi sağlayan yeni bir mübarek Ramazan ayına girmenin mutluluğu ve sevinci içerisindeyiz. Bu vesile ile tüm İslam Aleminin Ramazan Ayını kutlar, sağlık, mutluluk, huzur ve bereket getirmesini dilerim. islamisohbetçi
Ramazan ayının rububiyet noktasında bir çok hikmetleri vardır. Ramazan dışı sair vakitlerde ehemmiyetine varamadığımız bir çok hikmeti Ramazan Ayı sayesinde idrak etmiş oluyoruz.
Üstad Bediuzzaman Said Nursi Ramazan Risalesinde 9 nükte ile bu hikmetlere yer vermiştir.
Peki nedir Ramazan Ayında bizlere sunulan bu hikmetler? Ramazan Risalesinden sizlere bir kaç nüktesini aktaracağım.
بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِۤى اُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى للِنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدٰى وَالْفُرْقَانِ
Bismillahirrahmanirrahim,
“O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, ap açık hidayet delillerini taşıyan ve hak ile bâtılın arasını ayıran Kur’ân, o ayda indirilmiştir.” Bakara Sûresi, 2:185.
BİRİNCİ NÜKTE
Ramazan-ı Şerifteki savm, İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin birincilerindendir. Hem şeâir-i İslâmiyenin âzamlarındandır.
İşte, Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri, hem Cenâb-ı Hakkın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimaiyesine, hem hayat-ı şahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlâhiyenin şükrüne bakar hikmetleri var.
Cenâb-ı Hakkın rububiyeti noktasında orucun çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Cenâb-ı Hak, zemin yüzünü bir sofra-i nimet suretinde halk ettiği ve bütün envâ-ı nimeti o sofrada مِنْ حَيْثُ لاَ يَحْتَسِبُ (“Umulmadık yerlerden.” Talâk Sûresi, 65:3. )bir tarzda o sofraya dizdiği cihetle, kemâl-i Rububiyetini ve Rahmâniyet ve Rahîmiyetini o vaziyetle ifade ediyor.
İnsanlar, gaflet perdesi altında ve esbab dairesinde, o vaziyetin ifade ettiği hakikati tam göremiyor, bazan unutuyor. Ramazan-ı Şerifte ise, ehl-i iman, birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-ı Ezelînin ziyafetine davet edilmiş bir surette, akşama yakın “Buyurunuz” emrini bekliyorlar gibi bir tavr-ı ubûdiyetkârâne göstermeleri, o şefkatli ve haşmetli ve külliyetli Rahmâniyete karşı, vüs’atli ve azametli ve intizamlı bir ubûdiyetle mukabele ediyorlar. Acaba böyle ulvî ubûdiyete ve şeref-i keramete iştirak etmeyen insanlar, insan ismine lâyık mıdırlar?
İKİNCİ NÜKTE
Ramazan-ı Mübareğin savmı, Cenâb-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle, çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Birinci Sözde denildiği gibi, bir padişahın matbahından bir tablacının getirdiği taamlar bir fiyat ister. Tablacıya bahşiş verildiği halde, çok kıymettar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip onu in’âm edeni tanımamak nihayet derecede bir belâhet olduğu gibi; Cenâb-ı Hak, hadsiz envâ-ı nimetini nev-i beşere zemin yüzünde neşretmiş, ona mukàbil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor. O nimetlerin zâhirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler. O tablacılara bir fiyat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz. Hattâ, müstehak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz. Halbuki, Mün’im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede, o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır. İşte Ona teşekkür etmek, o nimetleri doğrudan doğruya Ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.
İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü’minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.
Hem gündüzdeki yemekten memnûiyeti cihetiyle, “O nimetler benim mülküm değil. Ben bunların tenâvülünde hür değilim. Demek başkasının malıdır ve in’âmıdır; Onun emrini bekliyorum” diye, nimeti nimet bilir, bir şükr-ü mânevî eder.
İşte, bu suretle oruç çok cihetlerle hakikî vazife-i insaniye olan şükrün anahtarı hükmüne geçer.
ÜÇÜNCÜ NÜKTE
Oruç, hayat-ı içtimaiye-i insaniyeye baktığı cihetle çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
İnsanlar maişet cihetinde muhtelif bir surette halk edilmişler. Cenâb-ı Hak, o ihtilâfa binaen, zenginleri fukaraların muavenetine davet ediyor. Halbuki, zenginler fukaranın acınacak acı hallerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler. Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açlık ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez. Bu cihette insaniyetteki hemcinsine şefkat ise, şükr-ü hakikînin bir esasıdır. Hangi fert olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir; ona karşı şefkate mükelleftir. Eğer nefsine açlık çektirmek mecburiyeti olmazsa, şefkat vasıtasıyla muavenete mükellef olduğu ihsanı ve yardımı yapamaz, yapsa da tam olamaz. Çünkü, hakikî o hâleti kendi nefsinde hissetmiyor.
DÖRDÜNCÜ NÜKTE
Ramazan-ı Şerifteki oruç, nefsin terbiyesine baktığı cihetindeki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telâkki eder. Hattâ, mevhum bir rububiyet ve keyfemâyeşâ hareketi, fıtrî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan, dünyada servet ve iktidarı da varsa, gaflet dahi yardım etmişse, bütün bütün gasıbâne, hırsızcasına, nimet-i İlâhiyeyi hayvan gibi yutar.
İşte, Ramazan-ı Şerifte, en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi malik değil, memlûktür; hür değil, abddir. Emrolunmazsa, en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye, mevhum rububiyeti kırılır, ubûdiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.
Devamını okumak için tıklayınız RisaleiNUR
Rabbim Ramazan Ayı’nda tüm bu hikmetleri idrak edip yaşamayı ve yaşatmayı nasip eylesin…
İslami sohbetçi kanalımızı ziyaret için tıklayınız.. islamisohbetçi
İyi sohbetler efendim..
Selam ve dua ile
Sakarya Türküsü
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya:
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak:
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir:
Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük-küçük kainat:
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için,
Her Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabb’im isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakarya’nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah eyvah! Sakarya’m, sana mı düştü bu yük?
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük!
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
Hamalık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an:
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerde kardeşlerin cömert Nil, yeşil Tuna:
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hala çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgar o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su:
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağı’nı assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu, masum Anadolu’nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, son Peygamber kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok sürüdün, ayağa kalk, Sakarya!
Necip Fazıl Kısakürek
~~Selam Ve Dua İle~~
Necip Fazıl Kısakürek
İslamisohbetci.com
islamisohbetçi:radyomuz winapten dinlemek için tıklayınız
Ya Resullah
Firyakin acısına can dayanmaz,
Bir gece geliver, YaResullah
Tabibler yarama çare bulamaz
Derdimin dermanı , Ya Resullah
Kalplerin bağı, gönlümün huzuru,
Kaşın hilal, gözlerin çeşm-i gül kokusu,
Sen ayın ondördü, Ya Resulullah.
Taş, toprak dekor canlı bir ahenksin,
Ulvi bir nasip, yegane rehbersin,
Hürmetle beklenen gül misafirsin,
Sen bahar müjdesi, Ya Rasulallah
Ilgıt ılgıt esersin gönüllerde,
Davetin nurdur feyyaz şebnemlerde,
Sevgin büyüdü, devleşti kalplerde
sevgini cok görme, Ya Resulallah
Yoktur mislin, vücud-i mübareksin,
Gidilecek yok , en parlak cizgimsin
Ummanlar gibi en derin fikrimsin,
Salat, selam sana , Ya Resulallah
~~Selam Ve Dua İle~~
HiraFM.net
Necip Fazıl Kısakürek
radyomuz winapten dinlemek için tıklayınız
Selamun aleykum arkadaşlar, bu haftaki konumuz “Yetim Hakkı”. islamisohbetçi kanalımızdaki tefsir derslerimizde Nisa Suresinde yetim hakkı ile alakalı ardı ardına geçen ayetleri okudukça ne kadar önemli olduğunun idrakına vardım. Kuranı Kerimde 20den fazla ayette yetim hakkından bahsedilmektedir. En az namaz kadar yetim hakkının da müjde ya da uyarıcı olarak önemi vurgulanmıştır. Aynı şekilde Efendimiz s.a.v ‘de bu konuda bir çok müjde ve uyarılarda bulunmuştur. Yetim hakkı ile ilgili ayet ve hadisi şerifleri aşağıda paylaşacağım.
Yetimler toplumun emanetidirler. Yetimlere karşı alakasız kalmak, onları sevgisizliğin, güçsüzlüğün ve yalnızlığın kaderine terk etmek, topyekun herkesi sorumlu kılar. İslam’ın yetimlere karşı topluma tevdi ettiği bu görev pasif değil haddi zatında devletten ferde kadar uzanan, aksatılmadan her daim yürütülmesi gereken bir görevdir.
Nitekim bu hususta Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Müslüman toplum içinde en hayırlı aile yuvası, içinde bir yetimin barındırıldığı ve ona iyi davranıldığı yuvadır. Müslüman toplum içinde en kötü aile yuvası, bir yetimin barındırıldığı esnada ona kötü davranıldığı yuvadır.” (İbn Mace)
Dinimiz yetimlerin küçüklüğünden yararlanarak malını yemeyi, onların hakkını ihlal etmeyi yasaklamıştır.
Yetim hakkı yiyenler hakkında Yüce Rabbimiz,
“Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir.” (Nisa, 10) buyurarak bizleri uyarmaktadır.
Yetimler hem şahısları hem de malları açısından velayet/koruma altına alınmıştır. Bu yüzden, Kur’an-ı Kerim’de yirmiden fazla ayette yetimlerden söz edilmiş ve onlara özel ilgi ve koruma gösterilmesi istenmiştir. Maun suresinde dini yalan sayanın yetimi itip kaktığını, yoksulu doyurmaya teşvik etmediğini, bu kişilerin gösteriş için namaz bile kılabileceklerini ancak en küçük bir yardımı bile men ettikleri belirtilmiştir.
Müslümanlar olarak, yetimler yokmuş gibi yaşayamayız. Onlar da en az diğer çocuklar kadar şefkat ve ilgiye muhtaçtırlar. Hamisiz ve desteksiz bir yetim, tüm babaları ilgilendirdiği gibi bir öksüz de tüm annelerin mesuliyetindedir. Bizler onlar yokmuş gibi davranamaz ve yaşayamayız. Evet, biz her ne kadar haberdar olamasak da yaşadığımız toplumda, mahallemizde ve hatta oturduğumuz apartmanda bile korktuğunda sığınacak bir sineye hasret kalan, sevinçleri kederli, üzüntüleri katmerli, baba şefkatinden mahrum, anne sevgisinden bihaber nice yetimler var. Onlara gösterebileceğimiz en ufak şefkatimiz için,
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Bir yetimin başını okşayan kimseye, elinin değdiği saçlar sayısınca sevap yazılır.”
Siz hiç yetim başı okşadınız mı? Uhud’ta şehit düşen bir sahabenin küçük oğlu, aynı gün akşamüstü Rasulullah Efendimiz’e -“Babam nerede?” diye sorunca
Rasulullah (s.a.v) -“Baban şehit düştü” dedi. Şehit çocuğu ağlamaya başlayınca Efendimiz (s.a.v) dayanamadı, onun başını okşayarak kucağına aldı ve -“İstemez misin, ben baban, Ayşe de annen olsun?” dedi ve yetimin başını tekrar okşadı.
Bu küçük sahabi yıllar sonra şöyle demiştir: -“Şu anda saçlarım ağardığı halde Rasulullah’ın (s.a.v) elinin başıma değdiği yerler hala siyah kalmıştır. (Buhari)
Efendimiz (S.A.V) yetimlere özel davranmayı severdi Bir adam, Efendimiz’in (s.a.v) huzuruna gelip kalbinin katılığından yakınmıştı.
Buna cevap olarak
Efendimiz (s.a.v); “Kalbinin yumuşamasını istiyorsan, yoksulu doyur ve yetimin başını okşa” buyurmuştur. (Ahmed b. Hanbel)
Efendimiz (s.a.v) yetimlere gayet müşfik davranmış ve her fırsatta onları maddi ve manevi olarak desteklemiştir. Peygamberimiz (s.a.v) Mute muharebesinde Cafer b. Ebu Talip’in (r.a) şehadetini duyunca hemen onun evine gitmiş, göz yaşları içinde çocuklarını bağrına basıp koklamış, ardından yasları sebebiyle Cafer’in (r.a) ailesine yemek hazırlanmasını emretmiştir. Abdullah b. Cafer (r.a), Rasulullah’ın (s.a.v) kendileriyle yakından ilgilendiğini gösteren şu tatlı hatırayı nakletmektedir:
-“İyi hatırlıyorum, ben ve Hz. Abbas’ın iki oğlu Kusem ile Ubeydullah sokakta oynuyorduk. Allah Rasulü (s.a.v) bir binekle yanımıza geldi. Beni göstererek, ‘Şunu bana kaldırın!’ dedi ve beni ön tarafına oturttu. Kusem’i de göstererek, ‘Şunu da kaldırın!’ dedi. Onu da terkisine aldı. Sonra üç defa başımı okşadı ve her okşayışında, ‘Allahım! Cafer’in evlatlarına sen sahip çık!’ diye dua buyurdu.” (Ahmed Hanbel) Rasulullah (s.a.v) yetimleri korumasına alanlara cennet müjdesini vermiştir:
“Kim Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak, yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir günah (şirk) işlemediği takdirde, Yüce Allah onu mutlaka cennete koyar.” (Tirmizi)
Fahr-i Kainat Efendimiz (s.a.v) şehit aile ve çocuklarına özel alaka göstermiş, onlara elinden gelen maddi ve manevi yardımı esirgememiştir. Duruma göre bazen mağdur olanları doğrudan himayesi altına almış, bazen onların acılarına göz yaşlarıyla ortak olmuş, bazen de şehitlerin ahiretteki yüksek payelerini hatırlatarak geride kalan yakınlarının yanık yüreklerine su serpmiştir.
Rasulullah (s.a.v) genel olarak şehit aileleri için de şöyle dua etmiştir:
“Allahım! Onların kalplerindeki üzüntüyü ve başlarına gelen musibeti gider. Şehitlerin geride bıraktıklarını kendileri hakkında hayırlı eyle!”
Aminn aminn aminn..
Rabbim yetim hakkını idrak edip onlara karşı Efendimiz (s.a.v.) ‘in hassasiyetini bizlere nasip etsin.. .
1 hafta sonra Rabbim nasip ederse 11 ayın sultanı Ramazan Ayında da yetimlere sahip çıkmayı , onları hayır ve hasenatlarda bulunarak sevindirmeyi Rabbim nasip eylesin. Şimdiden Hayırlı Ramazanlar diliyorum..
Selam ve Dua ile
Kanalımızı ziyaret etmek için linke tıklayınız.. islamisohbetçi
Hayırlı sohbetler efendim…