Anne Hakkı

Annelerimizin hakkı ödenmez.

sahabeden birisi yaşlı annesini sırtına almış kâbe’nin etrafında ona tavaf ettiriyordu. Kan ter içinde kalmış bir vaziyette Resûllulallah S.a.v e rast geldi ve sordu;   islamisohbetci.com

“Ya Resûllullah, anneme nasıl hizmet ettiğimi görüyorsun, şimdi ben anneme olan borcumu ödemiş olur muyum?”

Efendimiz S.a.v tebessüm ederek cevap verdiler;

“Hayır, vallahi sen annenin yüzde bir hakkını dahi ödemiş olamazsın çünkü annen sana hizmet ederken büyüyüp yaşasın diye düşündü, sen ise ‘annem ne zaman ölecek acaba? diyerek ona hizmet ediyorsun.” dedi.İslamisohbet

Ebu hüreyre anlatıyor; 

Bir adam Resûllullaha gelerek “Ya Resûllullah, içinde en iyi davranmama en fazla layık olan kimdir” diye sordu.

“Annendir” buyurdu. Adam “Sonra kim” dedi. Resûllullah “Annendir” dedi. Adam “Sonra kim” dedi. Resûllullah yine “Annen” dedi. Adam “sonra kim” diye sordu. “Baban” buyurdu.

Rabbim kendisinden başkasına asla ibadet etmememizi, anaya babaya iyi davranmamızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, yada her ikisi yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “of!” bile deme; anları azarlama; onlara tatlı, ve güzel söz söyle. (isra, 23)

Rabbim anne ve babamızı güzellikle razı eden kullardan olmayı bizlere nasip etsin.

Red Rose In Snow 3914141 340 (1)

Anne Hakkı

Fziletli anne- babalar,  evlatlar için büyük bir rahmet ve berekettir.

Bizleri önce bir müddet karnında,  sonra kollarında ve ölünceye kadar da kalplerinde taşıyan  annelerimize  gösteriliecek  sevgi ve saygı ortak olabilecek başka bir varlık yaratılmamıştır. Ev tanzimi  ve evlat  terbiyesini  omuzlarına  alan anneler, cidden engin muhabbete,  derin bir saygıya ve ömürlük bir teşekkürler layıklardır.

Bir anna ruhunda biriken o engin şefkatin sınırlarını tayin edebilecek bir ölçü varmıdır ?

yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmiş,  uyumamış uyutmuş. Hayatın  bütün zorlukalrında  bizlere  bir toz konmasın  diye bütün  varlığını seferber  etmiş olan anne hakkını ödeebilmek mümkün müdür?

Ölüm denilen olay herkesin bildiği gibi doğal bir durumdur. Herkes elbette  bir gün ölecektir,  ancak ne zaman olduğunu hiç bir zaman  bilemeyecektir.  Elbette  herkes yaşayacaktır  bu durumu. ölümü en iyi anlayanlar ise yakın çevresi ölümü tadan insanlardır.

Annesizlik ne kadar zordur Annesi hayatta olanlar  anlayamaz.!

Ölüm denilen olay herkesin bildiği gibi doğal bir durumdur. Herkes elbet bir gün ölecektir, ancak ne zaman olduğunu hiçbir zaman bilemeyecektir.

Elbette herkes yaşayacaktır bu durumu. Ölümü en iyi anlayanlar ise yakın çevresinde ölümü tadan insanlardır. Çünkü ölümü en yakından takip etmiş ve gözlemlemişlerdir.

Ölen kişinin ruh halini tam olarak anlayamasalar bile onlar gibi hissetmişlerdir. Bu his çok derinden gelen bir histir ve yalnızca bu insanlar anlayabilir. Üzüntü,

Anne’m İçin Dua

Ya Rabbi,  Annem için ve  geccmişlerim için yaptığım duaları onlara ulaştır!

Onları bizden hoşnut  ve razı eyle Arkamızdan, bizlere  de  dua edecek hayırlı bir nesil bırakmayı nasip eyle!  Bizleri unutmayacak hakiki dostları, bu dünyada bizlere ihsan eyle!   Amin, Amin,  Amim .İslamisohbet

Yüce Allah’ım Hepimize ve  ebedi hayata göçenlerimize

Peygamber Efendimiz Fahri Kainat serveri Alem  Hz. Muhammed S.a. v ‘in  yüzü suyu hurmetine  ve tüm peygamberlerin Hak Kitabımız Kuran’ı Kerim’in  okunan Ezanların  da yüzü suyu hürmetine  merhameti  ile Muamele etsin,  bağışlasın bizi . aramızdan ayrılan  tüm anne,  babalarımızn makamları  nur, kabirler cennet olsun  Dilerim ebedi  hayata göçmüşlerimizin Ruhlarına El Fatiha.

Anne Hakkı ödeşilmez

Selam ve dua ile

 

Selamlaşma Adabı

Selamun Aleykum Allah’ın Selamı bereketi üzerimize olsun.

Her müslümanın diğer müslüman üzerinde bir takım hakları vardır bunlardan bir tanesi de selam verme ve verilen selamı almadır. Allah’ü Teâlâ’ya Kur’an Kerim de “Bir selamla selamlandığınız vakit siz ondan daha güzeli ile selam verin. Yahut aynısı ile karşılayın, şüphesiz ki Allah her şeye karşı daima Hasib (Kullarını hakkıyla hesaba çeken) olmuştur. (nisa süresi: 86 ) buyurarak selamlaşmanın ehemmiyetini bize göstermektedir.

Selamın manası: “Ebedi mutluluk ve iki cihan selameti üzerinize olsun” demektir. Selam verilirken dikkat edilecek bir takım edepler vardır. bunlardan bazıları;

1. Müminlerin bulunduğu yere gelindiğinde ve oradan ayrıldığında selam vermek.

2. müslümanların olduğu bir yerde tanıyıp tanımamaya bakmadan herkese selam vermek.

3. Selama hemen cevap vermek. Mümkün olduğunca cevabımızı verene duyurmak.

4. Selam verirken ve alırken sesimizi hürmet ifade edecek şekilde ayarlamak.

5. Selam verdikten sonra musafaha yapmak.

6. Binek üzerinde olan yaya olana, küçük büyüğe, sayıca az olan kimseler çok olan kimselere selam verilir.

7. Eve girildiği zaman ev halkına selam vermek.

8. Bir kimse Tarafından üzerine aldığı selam emanetini sahibine teslim etmek.

9. İlim öğreten hocaya, açıktan kur’an okuyana, vaaz edene, ezan okuyana, kamet getirene, namaz kılanlara ve genç ve yabancı hanımlara selam verilmez.

10. Tuvalette ve hamamda da selam verilip alınmaz.

“Ey iman edenler! kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip izin alıp ev sahiplerine selam vermeden girmeyin.” (Nur, 27)

“Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katında mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selam verin.” (Nur, 61)

Images 1

‘SELAM VE DUA ILE’

Kuran Hadis (1)

İmamı Azam’ın Münazarası

İmam-ı A’zam Hazretlerine bir ateist, bir mu’tezile, birde cebriye olan 3 kimse gelir.

Ateist sorar: “Allah var diyorsun. Var olan muhakkak görülür. Görülmediğine göre yok demektir. Var diyorsan ispat et.”

Akılcı olan mu’tezile sorar: “Cehennemde ateş var. Şeytan ateşten yaratılmıştır. Öyleyse şeytana ateş ile ceza verilmesi mümkün mü?”

Cebriye olan şöyle sorar: İnsan kaderine mahkumdur. Allah her işi zorla yaptırır. Sen ise iradeyi cuzziye var diyorsun. Her şeyin Hâliki Allah iken insan ne yapabilir ki?”

İmam-ı A-zam Hazretleri, yerden, nemli üç avuç toprağı top gibi yapıp, her topu birine atar. Üçü de, durumu kadıya şikayet eder. Kadı niye çamur topu attığını sorar.

İmam-ı A’zam Hazretleri der ki: ( bunlar bana soru sordu bende cevap verdim. Ateist Allah varsa, var olan şeyin görülmesi lazım demişti. Toprak başımı agrıttı dedi, madem ağrı var, ağrıyı göstermesi lazımdı. Ağrıyı bile göremeyen Allah’ı nasıl nasıl görebilir ki? Ateistler akılsızdır, akılları varsa göstermeleri gerekir. Ruh da akıl gibi görünmez, ama yaptıklarından anlaşılır. “Allah’u Teâlâ da, yeri göğü yaratması, O’nun varlığını gösterir.”

Mu’tezile olan ise, toraptan yaratılmış olduğu halde, çamur topundan etkilendi. Toprak topraktan etkilendiğine göre ateş de ateş ten etkilenir. “Ayrıca cehennemde soğuk zemherir denilen cehennemde vardır. Demir testeresi demiri kestiği gibi, ateş de ateşi yakar.”

Cebriye olan ise, “Allah her işi zorla yaptırır” diyordu. O zaman o toprağı Allah c.c. attı, bu beni niye şikayet ediyor? Kendi kendini yalanlamış oluyor.

İmam-ı A’zam Hazretlerinin uzun uzun izah etmeden böyle kısa cevaplar verdiği çoktur. Mesela bir ateistle saat onda buluşup munazara etmek üzere anlaşırlar. Imam-ı A’zam Hazretleri gecikince, “Bakın imamınız korktu, gelmiyor” der, gelince de, “Niye geç kaldım?” diye sorarlar. O da “kayık yoktu. Irmaktan geçemedim, bir de baktımki, ağaçtan kopan dallar kendiliğinden bir kayık oluverdi, bende binip geldim, ondan geciktim ” der. Ateist gülmeye başlar, “gördünüzmü nasıl yalan söylüyor, hiç kendiliğinden bir ustası kayık yapılır mı? der. Imam-ı A’zam Hazretleri hemen taşı gediğine koyar:

-“Bre ateist, bir kayık ustasız kendiliğinden olamazsa, bu koca kàinat kendiliğinden nasıl var olur?” diyerek ateistle münazara bile etmeden galip gelir.

Kuran Hadis (1)
Kuran Hadis (1)

Images

Rüyadaki saltanat

Harun Reşit ile kardeşi Behlül Dâne hazretleri arasında zaman zaman tatlı tatlı çekişmeler olur ve birbirlerine ikaz ve tembihlerde bulunurlardı. Harun Reşit kardeşinin daha fazla dünya işlerine önem vermesini isterken, Behlül Dâne hazretleri de ağabeyine ebedi hayat olan ahirete yönelmesini, dünyanın fani lezzetlerinde kaybolmamasını tavsiye ederdi.

Bir gün Behlül Dâne hazretleri kaylule uykusuna yatar ve rüya görür.

Rüyasında bir memleketin sultanı olduğunu, emri altında askerlerinin, kölelerinin, hizmetçilerinin var olduğunu görür. Tam bu esnada Halife Harun’un Askerleri gelip Behlûl Dâne hazretleri’ni uykusundan uyandırıp, kendisini halifenin çağırdığını söylerler.

uykusunun yarıda kesilmesine sinirlenen Behlûl Dâne hazretleri  o sinirle halifenin huzuruna çıkar. Halife daha önce hiç görmediği şekilde gazabı görünce: “Hayrola Behlül seni bukadar kızdıran şey nedir?” Diye sorar. Behlûl dâne:

“Görüyor  musun askerlerin beni uykumdan ettiler.” deyince, Halife:

“İnsan bir uykusu sebebi ile halifenin karşısına bu şekil kızgın çıkar mı?” diye sorar.Behlûl dâne:

“Benim uykum sıradan bir uyku değildi. Bilâkis rüyamda sultan gördüğümü görmüştüm.” deyince, halife kahkahalarla gülerek:

Ilahi Behlûl nasıl saltanat ki, gözünü açınca elden çıkıverdi. şimdi sen bu saltanatı kaybettiğinemi üzülüyorsun?” diyince, Behlûl dâne hazretleri:

“Ey Harun! Benim saltanatın gözümü açınca bitti, seninki de gözünü yumunca bitecek. Öyle ise sen de bu dünya saltanatına fazla güvenmeden ebedi hayatını kazanmaya bak.” diyerek halifeye gerçek bir ders vermiş olur.

Images 1