Uhuvvet / Kardeşlik

Selamun aleykum ,

Bu haftaki konumuz “uhuvvet/kardeşlik” din kardeşliği manasına gelen uhuvvet insanların bir birini Allah rızası için sevmesi anlamına gelmektedir. Hem günümüzde hem de eski çağlarda insanoğlu biçmeyeceği tarlaya tohum atmaya çekinmektedir. Yani ilişkileri menfaate dayalıdır. Birinden menfaat görürse yanaşır, emeğinin karşılığını alamayacaksa dostluğunu keser.

islamisohbetçi

Oysa Efendimiz s.a.v.’in bu hususta   ikazı vardir. Bir Hadis-i şerifte : “Iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş sayılmazsınız.” buyuruyor. Yani insanoğlunun dünya ve ahiret arasındaki yolculuk serüveninde muhabbet ve kardeşlik iman kadar hakikatli bir değere sahip olduğunu belirtmiştir.

Uhuvvet birine karşılık beklemeden yardım etmek yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmektir. Zilzal Suresinde (Zilzal 7-8) belirtildiği üzere yapılan her iyilik ve her kötülük miktarı ne olursa olsun ahir dünyada hesap gününde tartılacak ve karşılığı verilecektir. Bu nedenle müminler iyiliklerini dünyevi beklentiler karşılığında yapmazlar. İhlas düsturu bunu gerektir.

Biriyle ihlas çerçevesinde rızai ilahi güdülerek arkadaşlık-dostluk ilişkisine uhuvvet denir. Hucurat suresi 10. Ayette “müminler kardeştir” denilerek uhuvvete vurgu yapılmaktadır. Birbirini sırf Allah rızası için sevmek o kadar önemlidir ki kıyamet gününde Peygamberimizin (SAS) Liva ulhamd sancağı altında bulunmaya layık 7 kategoriden biri, birbirini ihlas ile sırf Allah rızasını gözeterek seven iki kişidir. (Mübarekfürî, Tuhfetü’l-Ahvezî, Beyrut t.y, IV, 130).

(Allahüteâlâ, Kıyamette, şu yedi kişiyi, hiçbir gölgenin bulunmadığı günde, Arşın altında gölgelendirir. Yani onu kendi himayesine alır:
1- Adaletli hükümdar,
2- Rabbine ibadet ederek yetişen genç,
3- Gönlü [namaz için, ibadet için] mescitlere bağlı olan,
4- Allah için birbirini seven, o sevgi ile bir araya gelip, o sevgiyle birbirinden ayrılan iki kişi,
5- Güzel ve mevki sahibi bir kadın, davet edince, ben Allah’tan korkarım diye red eden,
6- Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar sadakayı gizli veren,
7- Tenhada Allah’ı zikredip de gözleri yaşla dolan.)

 

Gelin görün ki geçmişte ve günümüzde yaşanan dramatik olaylar uhuvvet kavramının ancak sözlükte ve hadislerde kaldığını göstermektedir. Uhuvvet partizanlık veya kabileperestlik ile karıştırılmaktadır. İnsanlar kendisi gibi olanı sevmekte, kendinden farklı olanı dışlamakta partizanlığı uhuvvet zannetmektedir. Çoğumuz sıkıntılı anlarda arkamızı koruyacak kişilere derin muhabbet beslerken, ileride faydasını göremeyeceğimiz insanlardan uzak durmaktayız.

İslam ülkeleri sürekli bir biriyle dalaşır durumdadır. Komşular birbirinin kuyusunu kazmakta, akrabalar toprak kavgası nedeniyle yıllarca küs kalmaktadır.

Yaşanan trajedileri görünce uhuvvet kavramının ne denli önemli bir kavram olduğunu, susuz kalmış toprakların yağmura ihtiyaç duyduğu gibi fesat, kıskançlık ve dünya sevgisi ile bürünmüş gönüllerin uhuvveti hissetmeye muhtaç olduğunu anlıyoruz.

Müminler kardeş ise biz kardeş olduğumuzu önce öz kardeşlerimize, komşularımıza, arkadaşlarımıza yani yakın çevremize hissettirmeliyiz. Kardeşi ile küs birisinin hiç tanımadığı insanlara şirin gözükmesi veya tanımadığı beldelerin sakinlere yardıma koşması ne yaman çelişkidir.

Kardeş olalım ve buna en yakınlarımızdan başlayalım. Sonra kardeşlik dalga dalga büyüsün ve yeryüzünü kaplasın.

Temenni etmek kolay, bunu gerçekleştirmek ise Zülkarneyn seddini delmek kadar zordur. Yılların kinini kalpten söküp atmak, yakın arkadaşımızın başarısını kıskanmamak öyle zordur ki ! Her konuda olduğu gibi bu konuda da kendimizi kandırmaya çalışıyoruz. Birlikte maça gittiğimiz kişi ile kan kardeşiyiz, rakip takım taraftarına ile ölesiye öldüresiye düşmanız.

Kardeşliği aynı yolun yolcusu olmak, aynı gemide bulunmakla sınırlandırıyor. Öyle bir zaman geliyor ki kardeş dediğimiz kişi ile 5 kuruş yüzünden kavga ediyoruz. Demek ki kardeşliğimiz zahiri, aldatıcı bir dostluk imiş.

Gerçek kardeşlik Allah (cc) emri gereği müminler ile dost olmaktır. Bu dostluğu ne kız kavgası ne toprak kavgası bozabilir. Uhuvvetin kaynağı ihlas ile yapılan ubudiyettir, can suyunu takvadan yani Allah korkusundan alır.

Uhuvvet fidan gibidir, beslenirse büyür, neşvü nema bulur gelişir, ihmal edilirse kalpler kasvet bağlar insanlar arasındaki bağlar kesilir.

Peki ne yapabiliriz uhuvvet için. Farz ibadetleri hakkı ile yerine getirmeye çalışmak , boş zamanları yararlı meşguliyetler veya nafile ibadetler ile doldurmak gerekir. İnsanlar arasındaki sevgiyi selamlaşma geliştirir. Tanıdık tanımadık herkese selam vermek ve verilen selamı almak insanlar arasındaki bağı güçlendirir. Güler yüzlü olmak ve insani ilişkilerde köfte-ekmek hesabı yapmamak dostlukları güçlendirir.

Fırsat buldukça arkadaşlara telefon etmek, hasta ve cenaze ziyaretlerinde bulunmak uhuvvetin ilacıdır.

Ve de dua etmek… Duamız olmasa Rab katında ne kıymetimiz olurdu ki ?

Selam ,Muhabbet ve dua ile kalın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir